Mouse İle Üzerine Geliniz

Mouse İle Üzerine Geliniz -----))--@

25 Ocak 2011 Salı

Nimeti Nikbete Çevirelim

Her şeyin sahibi olan Yüce Rabbimiz kullarına sayısız maddi ve manevi nimetler ihsan etmiştir. Bunların bir kısmı gizlidir. Rabbimiz:
“Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah’tandır.” (Nahl 53)
“Ey insanlar! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın; Allah’tan başka size gökten ve yerden rızık verecek bir yaratıcı var mı?” (Sebe 3)
“… Nimetlerini açık ve gizli olarak size bolca ihsan ettiğini görmediniz mi?” (Lokman 20)
“O halde Rabbimizin nimetlerinden hangisini yalanlaya bilirsiniz? (Rahman 13) buyurmaktadır.
Rabbimiz tarafından ömrümüzün sonuna kadar çeşit çeşit imtihanlardan geçirilmekteyiz. Bunun en önemlilerinden biri de nimet bolluğu ve nimet darlığı ile imtihandır. Bütün imtihan türlerinde olduğu gibi bu tür imtihanı başarmanın yolu da güçlü bir imana sahip olmaktır. Maddi ve manevi nimetlerin hepsini Rabbimiz lütuf ve ihsanı olduğunu asla unutmamalıdır. Bu nimetlerin açık ve gizlilerini de görüp fark etmelidir ki bu nimetlere şükredip nankörlük etmeyelim.
Nimet bolluğunun da nimet darlığının da Rabbimizin bir imtihanı olduğunu unutmayalım. Her halde imtihanı başarmaya çalışıp Rabbimizden yardım isteyelim.
Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir taraftan “aşırı fakirlik”ten Allah’a sığınırken diğer taraftan “bir gün aç, bir gün tok olmayı” Rabbinden dilemektedir.
Müslüman nimetle imtihanında şunu diyebilmelidir:
Ne varlığa sevinirim.
Ne yokluğa yerinirim.
Neden? Çünkü taksimi yapan mülkün sahibi Yüce Rabbimizdir.
Dünya hırsı gözünü ve gönlünü bürümüş öğle Müslümanlara şahit olmaktayız ki ilahi taksime razı olmadığını her haliyle belli etmektedir. Zenginliği tek gaye edinmiş bu gafiller haram sınırlarını da zorlayarak ömrünü mal istifçiliğine feda etmiştir. İslam’da zenginlik bir zül değildir. Gayri meşru yollarla nimet elde etmek, bunu kendi gayret ve çabasının bir neticesi olarak görmek zemmedilmiştir.
“Kâfir olanlar için dünya hayatı cazip kılındı. (Bu yüzden) onlar, iman edenler ile alay ettiler. Oysaki (iman edip) inkârdan sakınanlar kıyamet gününde onların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir.” (Bakara 212)
Ebu Cehil ve arkadaşları fakir müminler ile alay ettiler, bunun üzerine bu ayet nazil oldu.
Dünya hayatına aşırı düşkünlük kâfirlerin vasfıdır. Üstün değer olarak sadece maddeyi görüp bu imkâna sahip olmayan fakirleri küçümseme, insanların fakirlikleri ile alay etmek kâfirlerin alametlerindendir. Bu rızkın Allah’dan olduğunu unutup kendi becerileri olarak görmelerinin neticesidir. Kullar için en büyük nimet iman nimetidir, Din nimetidir, Rabbin rızasını kazanma nimetidir. Allah yolunda olma, Allah yolunda ölme, en büyük nimettir.
Rabbimiz:
“… Allah size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerimize sindirmiştir…”
“Bu Allah’tan bir lütuf ve nimettir.” (Hucurat 7-8)
“… Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam-ı beğendim” (Maide 3)
“Yüce Rabbimizin rızasını istemekten başka onun nezdinde hiçbir kimseye ait şükranla karşılanacak bir nimet yoktur...” (Leyl 19-20)
“Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru yola iletir.” (Fetih 2)
“Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da ahirette de benim sahibimsin. Beni Müslüman olarak öldür ve beni Salihler arasına kat!..” (Yusuf 101)
Müslüman olarak yaşayıp, Müslüman olarak ölmekten daha büyük bir nimet olabilir mi?
Rabbimizin kullarına ihsan ettiği nimetleri saymak bile mümkün değildir. Bu kadar bol nimetlere karşı insanın durumu nedir: Ya şükür, ya küfür.
İnsanlar birbirlerine yaptıkları küçük bir ihsana karşı nankörlüğü bile asla kabullenemez, kendi kendilerini yer bitirirler. “Ben şöyle şöyle iyilikler yaptım da o bana kötü mukabelede bulundu.” diye şikayetlenir dururlar.
Ya insanların Rablerine karşı nankörlüklerine bir bakalım da Rabbimizin kullarına şefkat ve merhametinin sınırsızlığını idrak edelim.
Rabbimiz:
“Allah’ın nimetini saymaya kalksanız onu sayamazsınız. Hakikaten Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir.” (Nahl 18)
“O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah’ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür!” (İbrahim 34)
“Onlar Allah’ın nimetini bilirler (itiraf ederler) sonrada onu inkâr ederler. Onların çoğu kâfirdir.” (Nahl 83)
“Allah’ın nimetine nankörlükle karşılık veren ve sonunda kavimlerini helak yurduna sürükleyenleri görmedin mi? Onlar Cehenneme girecekler o ne kötü karargâhtır.” (İbrahim 28-29)
“Allah, bir ülkeyi örnek verdi: Bu ülke güvenli huzurlu idi; ona rızık her yerden bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah’ın nimetlerine nankörlük ettiler. Allah da onlara, yaptıklarından ötürü açlık ve korku sıkıntısını tattırdı.” (Nahl 112) buyurmaktadır.
Rabbimizin ihsanda bulunduğu sayısız nimetlere karşı küfran-ı nimetle bulunmak en büyük bir nankörlüktür. Bu nankörlük dünyevî ve uhrevî felaketlere davetiye çıkarmaktır.
Nimetler karşısında insanların durumlarını da Rabbimiz bizlere haber vermektedir.
“Fakat insan, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunduğunda ve bol nimet verdiğinde ‘Rabbim bana ikram etti’ der. Onu imtihan edip rızkını daralttığında ise ‘Rabbim beni önemsemedi.’ der.” (Fecr 15-16)
“Eğer insana tarafımızdan bir Rahmet (nimet) tattırılır da sonra bunu ondan çekip alırsak, tamamen ümitsiz ve nankör olur.
Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattırırsak elbette ‘Kötülükler benden gitti.’ der. Çünkü o (bunu derken) şımarıktır, kibirlidir.” (Hud9-10)
“İnsana nimet verildiği zaman (bizden) yüz çevirip yan çizer; ona bir de zarar ziyan dokunacak olsa iyice karamsarlığa düşer.” (İsra 83 )
“İnsana bir nimet verdiğimiz zaman (bizden) yüz çevirip yan çizer. Fakat ona bir şer dokunduğu zaman da yalvarıp durur.” (Fussılet 51)
“İnsanın başına bir sıkıntı gelince, Rabbine yönelerek ona yalvarır. Sonra Allah kendisinden ona bir nimet verince, önceden yalvarmış olduğunu unutur. Allah’ın yolundan saptırmak için ona eşler koşar. (Ey Muhammed!) deki: Küfrünle biraz eğlene dur; çünkü sen, muhakkak cehennem ehlindensin!” (Zümer 8)
Aklını kullanabilen Müslüman sürekli sayısız fani nimetleri şükrederken, sınırsız ahiret nimetlerine kavuşmak için çalışır çabalar ve rabbinden yardım diler.
Rabbimiz:
“Onlar geride nice bahçeler, pınarlar, eklinler, güzel konaklar, zevk ve sefasını sürdükleri nice nimetler bırakmışlardı.” (Duhan 25-26-27)
“Onları biraz faydalandırır sonra kendilerini ağır bir azaba sürükleriz.” (Lokman 24.)
“Rableri onlara, tarafından ve bir rahmet ve hoşnutluk ile kendileri için, içinde tükenmez nimetler bulunan cennetler müjdeler.” (Tevbe 21)
“O gün birtakım yüzler de vardır ki, mutludurlar, (dünyadaki) çabalarından hoşnut olmuşlardır. Yüce bir cennettedirler.” (Gaşiye 8-9-10)
“İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, ‘Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir.’ der. Hayır, o bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.
Bunu onlardan öncekiler de söylemiştir; ama kazandıkları şeyler onlara fayda vermedi.” (Zümer 8-49-50)
Rabbimizin kullarına karşı nimetini genişletip daraltmasından dolayı kulların davranışları ne kadar farklılıklar arz etmektedir.
Rabbimizin dünyevî nimetleri geçici, uhrevî nimetleri ise ebedidir. Akıl nimetini kullanabilenler, ahiret nimetlerini hep dünya nimetlerine tercih etmişlerdir. Akıl nimetlerini kullanmayanlar ise hep fâni nimetleri ebedî olana tercih etmişlerdir.
“Onlara deki: ‘Dünya menfaati önemsizdir. Allah’tan korkanlar için ahiret daha hayırlıdır.
O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar Allah yolunda savaşsınlar.
Kim Allah yolunda savaşırda öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz.’ buyurmaktadır.” (Nisa 77-74)
Öyleyse Müslüman’ın nimet bolluğunda ve darlığında tavrı ne olmalıdır:
“Rabbinin nimetini minnet ve şükranla an.” (Duha 11)
Akıllı Müslümanın yapacağı herhalde, Rabbinin nimetlerini minnet ve şükranla anmaktan başka bir şey değildir. Rabbimizin nimetleri nasıl minnet ve şükranla anılmaz. Sadece sıhhat ve afiyetle olan bedenimizin şükrünü ifa etmekten acizken kim iki gözüne karşılık dünyayı alır. Kim iki eline karşılık dünyayı alır. Kim iki ayağına karşılık tüm dünyayı almayı kabul eder. Öyleyse sadece dünyalara bedel bir bedenimiz ve bu bedenin hayatiyetini devam ettirecek nimetler var. Mümkün olsa da bedenin normal yollar dışında hayatiyetini devam ettirmeye hangi zenginin maddi imkânları yeter. Müslüman’ın hayat standardı ne olursa olsun asla Allah -celle celaluhu- kulluğunu menfi yönde etkilememelidir. Rabbimizin sayısız nimetlerine şükür ancak bu yolla mümkündür.

Yazar:Nurettin Soyak    Kaynak:İlk Adım Dergisi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder