Mouse İle Üzerine Geliniz

Mouse İle Üzerine Geliniz -----))--@

25 Ocak 2011 Salı

Kendin Olmak

 “Çocuklarınızı kuzu gibi yetiştirirseniz, büyüyünce koyun gibi güdülürler.” Sadi-i Şirazi’nin özgüvenin önemini özetleyen harika bir cümlesi. Özgüven eksikliği kişinin kendi hakkını savunmasının önündeki en büyük settir. Özgüven problemi olanlar, hiçbir zaman kendileri olamazlar. Oldukları değil, başkalarının onların olması gerektiğini söylediği tip, tam da onlara göre bir tiptir. Hazreti Ali’nin “Kendi hakları için mücadele etmeyenler, haklarıyla beraber şereflerini de kaybederler.” Sözü çok mühimdir. Hakkını savunamamak kişinin iç konuşmalarının artmasına sebep olur. Çözemediği meseleler karşısında kendisi çözülmeye başlar. Çözüldükçe tükenir, tükendikçe iç konuşmaları artar. Burada bahsettiğimiz durum nefis muhasebesiyle karıştırılmamalıdır. Nefis muhasebesi durum tespiti yapıp ileriye sıçramak için yapılan iç dinamizmidir. Kişinin kendi kendini -şeytanın da gizli fısıltılarıyla- yiyip bitirmesi değildir.

Kendin olduğun sürece mutlu olabilirsin. Yaratıcın senin kodlarını sen olduğunda mutlu olabileceğin şekilde kodlamıştır. Seni sen olarak yaratmış. Başkası olman için değil. Gökteki yıldızlar gibi olan sahabe efendilerimizin her biri farklı karakter özelliklerine sahip olmalarına rağmen, kendi kulluklarının farkında olmaları hasebiyle mutluydular. Adalet, cesaret, nezaket, zarafet, edep vb. güzellikler onlarda müşahhas hale geldi. Aleyhisselatü vesselam Efendimiz kimi sahabeye cihadı, kimine ana babaya bakmayı, bir başkasına su hizmetini en mühim amel olarak tarif etmiş. Çünkü her bir sahabenin farklı mizacı var. Bununla beraber tamamı özgüven sahibidir.
Kadisiye savaşı öncesi müslüman ordusu komutanı Sad bin Ebu Vakkas ‘dan konuşmak üzere bir elçi isteniyor. Sad radıyallahu anh hiç düşünmeden gözüne ilişen ilk sahabeyi gönderiyor. Kendisini ve orduyu temsil etmek üzere. Öyle müthiş bir eğitim almışlar ki üzerlerine aldıkları işin hakkını verememek söz konusu bile olamıyor. O harika sahabe, İslam’ın izzetini müthiş bir temsille yükleniyor. Rüstem ve gururlu askerlerinin gururlarını kırdığı gibi, cesaretlerini de parçalıyor. Onların lüks ve süs eşyalarıyla gösteriş yapmalarına kılıcı ve kalkanının gücünü göstererek karşılık veriyor. Kılıcı ile onların kalkanını parçalıyor ama onlar kılıçlarını vurduklarında kendi kılıçları kırılıyor.
Halid bin Velid komutasındaki müslüman ordusu bugünkü Suriye sınırlarında Rumlarla karşılaşıyor. Sayı dengesizliği had safhadadır. Mübareze için ordu komutanları karşılaşıyorlar. Rumların komutanı Hazreti Halid’e hitaben: Sen ki bu ordunun çobanısın ve az sonra öleceksin. Düşün ki sürü çobansız kalacak gel mübarezeden vaz geç diyor. Hazreti Halid’den müthiş cevap gecikmiyor: Benim ordumun askerlerinin her biri bir aslandır. Sen kendi derdine yan. Mübarezeyi de savaşı da müslümanlar kazanıyor.
Yavuz Sultan Selim’in “Cesaret insanı zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık ölüme götürür.” Sözünü iyi anlamalıyız. Özgüven eksiği olan, kendisini gerçekleştiremeyen, Kendisi olmaktan korkan, Rabbine kulluk kodlarını bırakıp ta başka başka kodlarla kendisini bulmaya çalışan birey nasıl olur da cesur olabilir ki? Yahut kendisini ispat etmek için yaptığı türlü türlü saçmalıklar nasıl olur da cesaret addedilir?

Yazar:Mükremin Çelik   Kaynak:İlk Adım Dergisi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder