Mouse İle Üzerine Geliniz

Mouse İle Üzerine Geliniz -----))--@

1 Şubat 2011 Salı

Yavrucuğum Namaz Kıl!

Rabbimiz ve rasulü namaza çok önem vermiş. Kılınmasını ısrarla emrederken, terk edilmesinden şiddetle kaçındırmıştır. Çünkü namaz kulluğun alameti farikasıdır. Kulluğun en müşahhas delilidir. Namazını kasten terk eden bir kul nasıl Allah’a kulluk iddiasında bulunabilir? Bu iddiasında nasıl samimi olabilir. Nitekim Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem efendimiz “Kişiyle şirk karşısında namazın terki vardır.“ (Müslim) buyurmaktadır.
Namazın kasden terk edilmesi ve bunda ısrar edilmesi kişiyi şirke kadar sürükleyebildiğine göre, samimi bir Müslüman namazı terk de nasıl ısrar edebilir? Bu halde nasıl huzurlu ve mutlu olabilir?
Rabbimiz lokman(a.s)’ın oğluna öğütlerini bize şu şekilde haber vermektedir.
“Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış. Başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir.” (Lokman 17)
Namazı kılmayan bir kişi iyiliği emredip kötülükten vazgeçiremez. Başına gelen sıkıntılara sabredemez. Rabbimiz kendisinden sabır ve namazla yardım istememizi öğütlemektedir. Namazı kılmayan hangi yüzle rabbinden yardım isteyecek, yine rabbimiz çağrısına kulak verenlerin çağrısına cevap vereceğini haber vermektedir. İlahi çağrıya kulak vermeyenler hangi yüzle rabbimizden rahmet ve mağfiret talep edecektir?
 Rasulullah s.a.v. efendimiz:
“Kim namazı kılarsa, o namaz kıyamet gününde o kimse için bir nur, delil ve kurtuluş olur. Kim de kılmazsa o kimse için ne nur, ne delil, ne de kurtuluş vesilesi vardır. O kimse kıyamet gününde Karun’la, Firavun’la, Haman ve Ubey bin Halef ile beraberdir.” buyurmaktadır.
Alimler, bu hadis-i şerifi şöyle açıklamışlardır:
Kimi ki; malı, namazdan alıkoymamışsa o kimse de kıyamet gününde Kuran’la beraber haşrolacaktır. Kimin mülkü kendisini namazdan alıkoymuşsa o kimse kıyamet gününde Firavun’la haşrolacaktır. Kimin de ticareti kendisini namazdan alıkoymuşsa o kimse kıyamette Ubey bin Halef’le haşrolunacaktır.
Rabbimiz; nimetlerine nankörlük edenlerin gideceği yerin cehennem olduğunu, kendi yolundan saptırmak isteyenlerin yöntemlerinden birinin şirk olduğunu, bu sapıklığa devam edenlerin dönüşünün kendine olduğunu ve diledikleri gibi yaşayabileceğini haber verdikten sonra:
“İman eden kullarıma söyle, namazlarını dosdoğru kılsınlar!” (İbrahim 30) buyurarak bütün bu sapkınlıklardan kurtulmanın yolunun samimi bir imandan sonra, bu imanı doğrulayan namazın, dosdoğru bir şekilde yerine getirlmes ile mümkün olduğunu bildirmektedir.
Rabbimiz ve Rasülünün önemle üzerinde durduğu, ısrarla emrettiği namaz ibadetinin terki konusunda alimlerimizin bir kısmı terkedenlerin küfre düştüklerine, diğer bir kısmı ise asi ve günahkar olduğuna, bu halin devam etmesi durumunda ise imanını kaybetmesinden korkulacağına hükmetmişlerdir.
Allah için kılınan namaz imandır, ibadettir, itaattir, saygıdır, sevgidir, hürmettir. Kula, rahmettir, mağfirettir, hidayettir, berekettir, huzurdur, gafletten kurtuluş, fenalıklardan uzak kalmaktır.
Namaz, şekli ve ruhuyla Rasulullah (s.a.v.) efendimizden bize mirastır. Bu haliyle bize intikal etmiştir. Namaz Rasulullah (s.a.v.) efendimizin kendisiyle huzur ve sükun bulduğu, teselli olduğu ve en çok sevdiği ibadettir.
Nitekim Rasulullah (s.a.v.) efendimiz:
“Namaz gözümün nuru ve süruru kılındı.”(Nesei)
Yine, “Ey Bilal , namaza çağır da rahata erelim” (Ebu Davud) buyurmaktadır.
Hz Aişe validemiz de “Rasulullah (s.a.v.) efendimiz ezanı işitince bizi tanımayan yabancı gibi olurdu.” buyurmaktadır.
Çünkü Rasulullah (s.a.v.) efendimizin namazı mükemmel bir ihsan örneği idi. Nitekim Rasulullah (s.a.v.) efendimiz “İhsan nedir?” sorusuna: “Allah’a, O’nu görüyormuşcasına ibadet etmendir” sen onu görmesen de o seni görür.” (Buhari, Müsim) diye cevap vermiştir.
Yine buyuruyor ki:
“Beni nasıl namaz kılıyor görüyorsanız, siz de namazlarınızı öyle kılınız.”
Bizi dünyada huzura, ahrette ebedi mutluluğa kavuşturacak namaz, Allah ve Rasulünün istediği şekilde ifa edilen namazdır.
Bizden istenilen namaz Allah rızası için devamlı, dosdoğru, huşulu, gaflet ve riyadan korumuş, ihlas ve samimiyetle ihsan derecesinde ifa edilen namazdır. İşte bu namaz mümin için mirac olur. Her türlü sıkıntı ve meşakkatte kurtuluşa vesile olur.
Hz. Huzeyfe’den (r.a.) rivayet edildiğine göre : Rasulullah s.a.v. efendimiz bir duruma canı sıkıldığı zaman namaz kılarlardı.
Namaz, Allah’ı anmaktır. Ondan sonra yardım istemektir. Onunla huzur bulmaktır.
Rabbimiz;
“Beni anmak için namaz kıl!” (Taha 17) buyurmaktadır.
Kullarını her an bildiği veya bilmediği binbir çeşit nimetlerle nimetlendiren Allah’ı, namazla hatırlamayan kul ne kadar büyük bir gaflet içindedir.
Rabbimiz:
“Yazıklar olsun o namaz kulanlara ki, onlar namazlarında gafildirler, (ciddiye almazlar) onlar gösteriş yapanlardır.” (Maun 456) buyurmaktadır.
Namazlarını yasak savma kabilinden alelâde îfa edenlerin, ibadet, amel ve davranışlarını, insanların teveccühünü kazanmak için yapanlara, bu hareketlerinden dolayı ikaz edilmekte ve uyarılmaktadırlar. Adet haline dönüşmüş, işin özü gitmiş, kabuğu kalmış, kulluk heyecanından uzak, huzur ve huşusu kaybolmuş amel ve ibadetler, ruhu çıkmış bedenlere benzer. Onun hiç kimseye faydası yoktur.
Rabbimiz :
“Onlar namaza kalktıkları zaman üşenerek kılarlar, insanlara gösteriş yaparlar”(Nisa 142) buyurarak bu tip namazların sahiplerini, tarif etmektedir. Bu namazlar onların hayatına ve davranışlarına yansımaz, onlar, kemale eremez.
Rabbimiz:
“Muhakkak ki namaz, hayasızlıktan ve kötülükten alı koyar” (Ankebut 45) buyurarak namazın hayatımıza nasıl yansıması gerektiğini haber vermektedir.
Rasululah (s.a.v.) efendimize ibadet ve namaza düşkün bir kadından bahsedilir. Bu kadının aynı zamanda eliyle ve diliyle komşularını rahatsız ettiği haber verilir. Rasulullah (s.a.v.) efendimiz, “Dediğiniz gibiyse o kadın cehennemdedir.” buyurur.
Bu gün toplumsal problemlerin kaynağının neler olduğunu iyice anlayalım. Namazsızlık veya namazın hakkıyla yerine getirilmeyişidir. Rabbimizin beyanı açık: ”Namaz hayasızlık ve kötülükten alıkor.” Peki Müslüman toplumda her geçen gün artan hayasızlık ve kötülükler nelerdir?
Günde en az beş defa Allah’a kulluk ve itaat sözü veren insan nasıl olur da hayasızlık ve kötülüklere dalabilir? O zaman kılınan namaz namaz değildir.
Öyleyse Rabbimizin ve Rasulünün istediği şekilde namaz kılmalıyız ki kurtuluşa erebilelim.
İbn-i Abbas (r.a.) diyor ki:
“Huşu ile kılınan iki rekat namaz, gafletle kılınan yüzlerce rekat namazdan daha hayırlıdır.”
Namaz vakti gelince Hz. Ali’nin rengi bazen sararır ve bazen de kızarırmış. Kendisine bunun sebebi sorulduğunda “Yerin göğün ve dağların, korkusundan dolayı yüklenemedikleri emanetin altına giriyorum. Bakalım bu emaneti hakkıyla ödeyebilecek miyim?” diye cevap vermiştir.
Rabbimiz hem Rasulüne, hem onun ümmetine, hem aile reisine, hem aile fertlerine hem de tüm Müslümanlara namazı emretmiş, birbirlerine de emretmelerini öğütlemiştir.
“Ey Muhammed! Kitap’tan sana vahyedileni oku ve namazı kıl!” (Ankebut 45)
“İman eden kullarıma söyle namazlarını dosdoğru kılsınlar!” (İbrahim 30)
“Ailene namazı emret! Kendin de ona sabırla devam et!” (Taha 132)
“Halkına namazı ve zekatı emrederdi.” (Meryem 55)
Namazı terk edenleri bekleyen tehlikeyi de Rabbimiz şu şekilde haber vermektedir:
“Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar, şehvetlerine uydular. İşte bunlar azgınlıklarının karşılığını göreceklerdir.” (Meryem 59)
Namaza devam edenler Allah’a kulluk yörüngesinde kalırlar. Namazı terk edenler ise bu yörüngenin dışına fırlamakta, dünya ve ahretini mahvetmektedir.
Bundan dolayıdır ki, Rabbimiz biz aciz kullarını günde en az beş kere dergah-ı uluhiyetinde kabul etmektedir.
Ne güzel demişler: “Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür.” diye Rabbimiz kulunun nisyanını bildiği için beş vakit namazla kulluk ahdini ona hatırlatıyor.
Kul sabah namazı için uyandığında; Ya Rabbi, bu günün sabahınada beni uyandırdın, kulluk ahdimde duruyorum diyor. Sonra öğle ezanına kadar türlü meşgaleler onu oyalar. Ezanla birlikte Rabbının huzuruna koşuyor ve ahdime sadıkım Rabbim diyor. Demeli, tabi buradaki bağlılık sözü lafta kalmamalı, namazlar arasındaki meşgalelerinde helal ve haram sınırlarına riayet etmeli, bir taraftan namaz kılarken diğer taraftan müslamanları aldatıp, eliyle ve diliye onlara eziyet vermemelidir.
Rabbimiz:
“Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymadığı insanlardır. Onlar kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar” (Nur 37) buyurarak hiç bir meşgalenin samimi bir mümini Allah’ı anlamaktan ve namaz kılmaktan alıkoymayacağını haber vermektedir. Her halde Rabbimizle beraber olabilmenin tadını alabilmek ne güzel. Netice itibariye namaz, kul içindir. Kul beş vakit namazını bu hassasiyetle ifa etmeli ve Rabbinden yardım istemeli:
“Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; Ey Rabbimiz! Duamızı kabul et.” (İbrahim 40)
Yazar:Nureddin Soyak   Kaynak:İlk Adım Dergisi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder