Mouse İle Üzerine Geliniz

Mouse İle Üzerine Geliniz -----))--@

10 Şubat 2011 Perşembe

Hazreti Lokman Hakîm’in nasîhatlerinden:



Lokmân Hakîm -aleyhisselâm-, peygamber veya velîdir. Hekimlerin pîridir.
Kendisinin hikmet verilenlerden olduğu, Kur’ân-ı Kerîm’de kendi adıyla anılan “Lokmân Sûresi”nde şöyle bildirilmektedir:

“And olsun ki Biz Lokmân’a: «Allâh’a şükret!» diyerek hikmet verdik. Şükreden, ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Allâh hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü hamde lâyıktır.” (Lokmân, 12)

İmâm Mâlik anlatıyor:
“Bana ulaştığına göre, Lokmân Hakîm’e:
«–Sende gördüğümüz bu (meziyetin mâhiyeti) nedir?» diye sormuşlardı. (Bununla onun fazîletlerini kastetmişlerdi.)
Şu cevâbı verdi:
«_Doğru sözlülük, emâneti yerine getirmek, beni ilgilendirmeyen şeyi terk etmek ve ahde vefâ göstermek.»” (Muvattâ, Kelâm, 17)

Lokmân Hakîm’in hikmetli sözleri ve oğluna verdiği nasihatleri Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle bildirilmektedir:

“Lokmân, oğluna nasihat ederek: «Yavrucuğum! Allâh’a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür (karanlıktır).» dedi.” (Lokmân, 13)

“–Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde, yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allâh onu (senin karşına) getirir. Doğrusu Allâh, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdârdır.” (Lokmân, 16)
“–Yavrucuğum! Namazını dosdoğru kıl! İyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış! Başına gelenlere sabret! Doğrusu bunlar, azmedilmesi îcâb eden, (büyük bir azim ve kararlılık gerektiren) işlerdir.” (Lokmân, 17)

“Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Zîrâ Allâh, kendini beğenmiş, övünüp duran kimseleri aslâ sevmez!” (Lokmân, 18)

“Yürüyüşünde mûtedil ol! (Ne çok hızlı, ne de yavaş yürü! Sükûnet ve vakarını muhâfaza et!) Sesini alçalt! (Bağırıp çağırarak konuşma!) Unutma ki, seslerin en çirkini merkep sesidir.” (Lokmân, 19)

“Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası, onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce Bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak Banadır. (Bununla beraber) eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) Bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme! Onlarla dünyâda iyi geçin! Bana yönelenlerin yoluna uy! Sonunda dönüşünüz ancak Banadır. O zaman size, yapmış olduklarınızı haber veririm.” (Lokmân, 14-15)

“Lokmân oğluna dedi ki:
«Âlimlerin meclislerinde bulun! Hakîmlerin sözlerini dinle! Çünkü Allâh, yağdırdığı bol yağmurla ölü toprağı dirilttiği gibi ölü kalbi de hikmet nûruyla diriltir.»” (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, I, 125)
Lokmân Hakîm, bir nasihatinde de şöyle demiştir:
“Pek çok enbiyâ -aleyhimüsselâm-’a hizmet ettim. Kelâmlarından sekiz sözü hulâsa olarak seçtim. Eğer dikkatli olur da, bu sekiz hasletle amel edersen, kurtuluşa erersin:
1. Namazda iken kalbini,
2. İnsanların arasında iken dilini,
3. Sofrada elini,
4. Başkasının evinde iken de gözünü muhâfaza et.
Diğer dört hasletin de ikisi dâimâ hatırlanması, ikisini ise unutulması îcâb eden şeylerdendir:
Her ahvâlde hatırlayacağın iki husustan birincisi, Allâh Teâlâ’dır ki, O’nu çokça zikret! İkincisi ise, ölümdür ki, onu da hiç unutma!
Unutacağın iki şeyden biri, başkasına yapmış olduğun iyiliklerdir ki, hemen unut! Bir de, başkalarının sana yapmış olduğu kötülükleri unut!..
Lokmân Hakîm’in mûteber kitaplarda nakledilen nasihatlerinden bazıları da şöyledir:
“Ey oğlum! Takvâyı kendin için âhiret sermâyesi edin! Çünkü takvâ, mal ve mülk ile olmayan bir ticârettir!”
“Ey oğlum! Cenâzede hazır bulun! Çünkü cenâze, sana âhireti hatırlatır. Haram ve günahlar ise, senin dünyâya karşı meylini artırır.”
“Ey oğlum! Yalan söyleyen kimsenin nûru gider. Kötü huylu olan kimsenin gam ve kederi çoğalır.”
“Ey oğlum! Anlayışsız kimseye bir meseleyi anlatmak, ağır bir kayayı yerinden oynatmaktan daha zordur.”
“Ey oğlum! Câhili bir yere elçi olarak gönderme! Eğer akıllı ve hikmet sâhibi birini bulamazsan, kendin git!”
“Ey oğlum! Dünyâ derin bir deniz gibidir. Çoğu insan orada boğulmuştur. Takvâ gemin, îman yükün, tevekkül hâlin, sâlih amel azığın olsun! Kurtulursan Allâh Teâlâ’nın rahmetiyle, boğulursan günâhın sebebiyledir.”
“Ey oğlum! Horoz senden daha akıllı olmasın! O her sabah, zikir ve tesbîh ediyor, sen ise uyuyorsun!”
“Mide dolarsa, tefekkür uykuya dalar. Âzâlar da ibâdetten geri kalır!”
“Ey oğlum! Öyle arkadaş seç ki, ayrıldığınız zaman, ne sen onları, ne de onlar seni dillerine dolasınlar!”
“Dostlarını koru! Yakınlarını ziyâret et!”
“Ey oğlum! Üç şey, üç şeyle bilinir: Hilim gazap ânında, şecâat harb meydanında, kardeşlik ise ihtiyaç ânında.”
“Günahlar dışında, arkadaşlarına muvâfakat eyle!”
“Ey oğlum! İnsanlar her gün ibâdet ve tâati ihmâl ettikleri hâlde nasıl olur da va’dolundukları azaptan korkmazlar!”
“Ey oğlum! Dünyâdan yetecek kadar al, ona kapılma, aksi hâlde bu, âhiretine zarar verir. Dünyâdan tamâmen de el-etek çekme, yoksa insanlara yük olursun. Oruç tut, bu, şehvetini kırar. Ancak seni namazdan alıkoyacak kadar da çok oruç tutma! Çünkü Allâh katında namaz, oruçtan daha büyüktür…”
“Ey oğlum! İyiliği, ondan anlayana yap. Nitekim koç ile kurt arasında dostluk olmadığı gibi, iyi ile kötü arasında da dostluk olmaz. Çekişmeyi seven, hakârete uğrar; kötülük olan yerlere giden, töhmet altında kalır; kötülüğe yaklaşan, kendini kurtaramaz ve dilini tutmayan pişmân olur.”
“İyilerin hizmetinde bulun; fakat kötülerle dostluk kurma!”
“Ey oğlum! Emîn bir kimse ol ki, zengin olasın. Kalbin günah lekeleriyle dolu olduğu hâlde insanlara, Allâh’tan korkuyormuş gibi görünme.”
“Kendini unutup da insanlara iyiliği emretme! Yoksa senin durumun, insanlara ışık verdiği hâlde kendisi yanarak tükenen muma benzer!”
“Ey oğlum! Küçükken edepli olursan, büyüdüğünde faydasını görürsün!”
“Küçük işleri umursamazlık etme! Çünkü küçük, yarın büyüğe dönüşür.”
“Ey oğlum! Gönlünü kederlerle ve üzüntülerle meşgul etme. Aç gözlülükten sakın. Takdîre rızâ göster. Allâh tarafından sana verilene kanâat et ki, hayâtın güzelleşsin, gönlün sürûrla dolsun ve hayattan zevk alasın.”
“Ey oğlum! Dünyâ hayâtı kısadır. Senin oradaki ömrün ise daha da kısadır. Bu kısa ömrün de az bir kısmı kalmıştır.”
Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Lokmân Hakîm’den haber vererek şöyle buyurdu:
“Lokmân, oğluna: «Allâh Teâlâ, kendisine emânet edilen şeyi korur! Ben de seni, malını, dînini ve amelinin sonunu, Allâh Teâlâ’ya emânet ediyorum!» dedi.” (İbn-i Hanbel, II, 87)
Rivâyete göre Lokmân Hakîm’in yüzük taşında:
“Gördüğünü gizlemen, şüphe ettiğini açıklamandan daha güzeldir!” yazılı idi.

 
“İnsanların elindekine göz dikme!”

Hazreti Lokman Hakîm’in nasîhatlerinden:
Yavrum, kötü huydan, sıkıntı vermekten, sabırsızlıktan sakın! Bu hasletler karşısında hiçbir arkadaşın sana dürüst davranmaz ve seninle aralarında dâima bir mesafe bırakırlar. İşini sev; sık sık karşılaştığın olaylar karşısında sabret! İnsanlara karşı güzel huylu ol! Zira huyu güzel olan, herkese güler yüz gösteren ve bunu yaygınlaştıran, iyiler yanında nasîbini alır; ona karşı iyi kimseler sevgi besler, kötüler de ondan uzaklaşır.
Yavrum, gönlünü kederlerle ve kalbini üzüntülerle meşgul etme. Aç gözlülükten sakın. Takdire rıza göster. Allah tarafından sana verilene kanaat et ki hayatın güzelleşsin, gönlün sürurla dolsun ve hayattan zevk alasın. Eğer dünya zenginliklerinin senin için bir araya getirilmesini istersen, insanların ellerinde olanlara göz dikme! Zira peygamberleri bulundukları mertebeye ulaştıran şey insanların ellerinde bulunanlara göz dikmemeleridir.
Yavrum, dünya hayatı kısadır. Senin oradaki ömrün ise daha da kısadır. Bu kısa ömrün de daha az bir kısmı geride kalmıştır.
Yavrum, iyiliği ehline yap, ehil olmayana iyilik yapma; yoksa o, dünyada boşa gider, ahirette de sevabından mahrum olursun. İktisatlı ol, savurgan olma; cimrilik derecesinde mala sarılma, israfa varacak şekilde de onu dağıtma!
Yavrum, hasetçinin üç belirgin özelliği vardır: “Gıyabında dostunu çekiştirir. Yanında olduğu zaman ona yaltaklanır, o bir musibete düçar olduğunda da ona sevinir.”
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Üç şey, kişiye ayıp olarak yeter: 1- Kendi kusurunu görmeyip, başkalarındaki aynı kusuru görmek. 2- Kendi utanç verici hâlini görmeyip, başkalarının aynı durumundan utanç duymak. 3- Düşüp kalktığı kimselere sıkıntı vermek.)
(Cehenneme ilk girecek üç kişi: 1- Zalim emîr. 2- Allahın hakkını ödemeyen zengin. 3- Kibirli fakir.)
(Bereket üç şeydedir: 1- Cemaatte. 2- Sahur yemeğinde. 3- Tiritte.[Et suyuyla yapılan bir yemek])
(Üç bakış ibadettir: 1- Ana babanın yüzüne bakmak. 2- Mushafa bakmak. 3- Denize bakmak.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder